Film, İkinci Dünya Savaşı'nın eşiğinde ve Freud'un hayatının son dönemlerinde geçen bir hikâyeyi konu alır. Filmde, ikonik psikanalist Freud'un, ünlü yazar C.S. Lewis'i, Tanrı'nın varlığına dair bir tartışmaya davet ettiği anlatılır. Bu oturumda, Freud'un kızı Anna ile olan özel ilişkisi ve Lewis'in en yakın arkadaşının annesiyle olan sıra dışı ilişkisi de ele alınır. Film, Freud'un çalışmalarının sınırlarını zorlayarak geçmiş, şimdiki zaman ve fanteziyi iç içe geçirerek dinamik bir yolculuğa çıkar. Freud'un felsefi tartışmaları ve kişisel ilişkileri arasındaki paralellikler ve çatışmalar, izleyiciyi derinlemesine düşündüren bir atmosfer oluşturur.