Hunter, Norveç'in ücra bir köyünde terk edilmiş olarak bir mezarlıkta bulunuyor. Kader onu Amerika'ya bebekken evlatlık verilmesi için yönlendiriyor ve burada bir Amerikalı çift tarafından büyütülüyor. Ölüm döşeğindeki annesi ona asıl gerçeği anlatıyor. Kız, merakla içindeki Norveçli kökenlerini bulmak için gizlice Norveç'e geri dönmeye karar veriyor. Annesinin anlattığı hikâyenin izini sürerken, aile kökenlerinin sırlarını çözmek için tehlikeli bir yolculuğa çıkıyor. Norveç'te korkunç gerçeklere yaklaştıkça, bir ruh tarafından uyarılmaya başlıyor. Bu yolda, Hunter, ölümüyle ilgili gerçeğin yanı sıra, ailesinin karanlık geçmişini aydınlatarak geçmişle hesaplaşmak zorunda kalacak.