Evde geçirdiği zaman, kadının dünyasında giderek büyüyen bir daralma yaratıyordu. Küçük bir çocuğun ilk adımlarını atmaya başlaması, bir annenin içinde farklı bir şeyleri tetikliyordu. Günler geçtikçe, kadının yalnızlık hissi bir tür başka bir varoluş biçimiyle birleşmeye başlıyordu. Bir sabah, bahçeye çıktığında ellerinin yavaşça kararmaya başladığını fark etti. Gözleri, ışıkla birleşen bir karanlıkla boğuşurken, içinde tanımadığı bir güç uyanıyordu. Bu, yalnızca annelik değil, aynı zamanda vahşi bir içgüdüydü. Çevresindeki dünyanın kokularını daha derinden duyuyor, seslere karşı daha hassas hale geliyordu.